Ekim 29, 2010

Napaolis - Bölüm 2

Napaolis Bölüm 2

Titriyordu. Elleri, Ellerini hissetmiyordu. Hızlıca onları cüppesine koydu ve yapabildiğince sardı. Sadece elleri değil, her yeri sanki buzulların en soğuk köşesindeymişçesine donuyordu. Donma hissi o kadar fazlaydı ki artık yanma ile karışık berbat ve acı bir his veriyordu. Yağan kardan, hedefine olan uzaklığını kestiremiyordu. Artık başka yolu yoktu. Yakalanmaktan korkmuyordu. Çantası ile bedeni arasında takılı duran asasını aldı ve gözlerini kapattı. Yapabilir miydi? Denemekten başka yolu, bedeninden başka kaybedecek şeyi yoktu. Hızlıca birkaç sözcük mırıldandı ve asayı yere vurdu. Hiçbir şey. Hiçbir şey olmamıştı. Vazgeçmeden asayı bir daha yere vurdu, bu sefer hissediyordu. Asasını yere vurmasıyla, tahta kısmının ucu, en tepesi, parlamaya başladı. Başarmıştı. Asayı kaldırdı ve gözlerini kapatarak olacakları bekledi.

Soğuk gecede yükseliyordu, gitgide gökyüzüne doğru. Elleri, ayakları, her yeri parlıyordu. Uçuyordu fakat sanki bir kuvvet onu yukarı çekiyordu. Başını kaldırdı ve gördüğü tek şey gökyüzü olmuştu. Bu his, bu harikaydı. Isınmıştı. Gözlerini kapattı ve kendini çekime bıraktı. Ama? Ne oluyordu? Artık hiçbir şey hissetmiyordu, sadece boşluktaydı. Gözlerini açtı ve düştüğünü fark etti. Hızlıca, yaklaşık on bin ayaklık mesafeden düşüyordu. Elini geriye attı ve asasının olmadığını fark etti, hızı arttıkça yüzüne çarpan rüzgârın şiddeti, gözlerini açmasını gitgide zorlaştırıyordu. Çantası, o da yoktu. Tek hissedebildiği kahverengi cüppesinin ve kahverengi saçlarının uçuştuğuydu. Yere düştü. Acısız ve güç olmayan bir şekilde yere düştü. Bir yeri kanamıyor, bir yeri acımıyordu. Ayağa kalktı, fakat içinde yürümek için bile yeterince güç olmadığını fark edince yere bir çuval gibi yığıldı.


Gözlerini açtığında, yine karların arasındaydı. Hemen asasını ve çantasını kontrol etti, oradaydılar. Tamamen bir rüyaydı, ne göğe yükseldi, ne de aşağı düştü. "Yaptığım büyünün etkisi olsa gerek" diye düşündü. Cüppesini inceledi ve ufaktan yanık izleri vardı. Etrafındaki karlar da erimişti. Büyüsü başarılı olmuş, asasından fışkıran alevler onu kurtarmayı başarmıştı. Fakat o kadar yorgun düşmüş olmalıydı ki, uyuyakalmıştı. Başını kaldırdığında, şoka uğradı. Şehrin tam önündeydi! Surların dibinde, gardiyanların veya vatandaşların onu rahatlıkla görebilecekleri bir yerde. Bu nasıl olmuş olabilirdi ki? Sanki, biri onu uyutmuş ve buraya kadar taşımıştı. Bu bir daha tekrarlanmamalıydı. Büyü yaparken yakalansaydı, her şey başlamadan biterdi. Fakat bunun ileride de tekrarlanacağını tahmin bile edemezdi. 
Hedefine varmıştı. Yeni evine girmek, ve sıcak bir banyo yapmak istiyordu. Arkasını döndü ve Dev Kapının tahmini yerine doğru yürümeye başladı…


Sanora

Sevgiyle Kalın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eleştirilerinizi veya yorumlarınızı lütfen esirgemeyin.