Ekim 29, 2010

Napaolis - Bölüm 3

Napaolis Bölüm 3

“Hey! Çocuk ne durumda?” dedi bir gardiyan. Ağır ve metal zırhı hareket etmesini zorlaştırıyordu. Bu yüzden jestler yerine mimiklerini kullanmayı tercih ediyorlardı. Diğeri, başını çevirdi ve:
    "İyi işte, yarın akademiye başlayacak."
    "Cidden mi? Zaman ne çabuk geçiyor. Hangi akademiye girecek?"
    "Dövüş akademisi tabi ki. O da babası gibi olacak."
Dedi ve sağ kolundaki kasını sıkarak güç gösterisi yapmaya yeltendi. Fakat ağır zırhı buna bile engel oluyordu. Bir tehlike karşısında bu zırhlar içinde nasıl savaşabilirlerdi ki?

Napaolis’te birçok akademi vardı. Bu akademilerde 12 yaşına gelen çocuklar, 18’lerine kadar eğitiliyorlardı. 15 yaşında alt alan seçimi yaparak bir alan da uzmanlaşıyorlardı. En büyük ve bilinen akademiler dövüş akademisi, şifa akademisi, uzak dövüş akademisi ve suikast teknikleri akademisiydi. Lisanslı bir savaşçı olabilmek için her yıl Nisan ayında birçok genç buraya gelirdi.

Gardiyanlar hala konuşuyorlardı ve Anthrilién, onu görmeleri umuduyla birkaç dakikadır kapıda bekliyordu. Başından geçen berbat yolculuk yüzünden beklemeye bile dayanamıyordu. Heyecanlı bir konuşma içerisinde olduklarından emindi. Konuşmalarına verdikleri kısa arada başını öne çeviren gardiyan, onu hemen fark etmişti. Gülümseyerek selam verdi. Önceden burada birkaç kere bulunduğu için, tanınıyordu. Öğretmenlik davetiyesi gönderildiğinden beri, adı şehirde yayılmıştı ve onu tanımayan kalmamıştı. Napaolis’te büyü yasaktı ve o bir büyücüydü. Bu zıtlıktan, asasını görünmez yapıp beline bir kılıç takarak sıyrılıyordu. Usta bir büyücü olsa da, kılıç kullanmada da  oldukça iyiydi. Bu da onu, akademiye hoca yapıyordu.

“Açıl!” diye bağırdı gardiyan. Alt taraftaki başka bir gardiyan kolu sertçe döndürdü ve kapının aralanmasını sağladı. Tanıdıkları, cüppe giyen tek kılıç kullanıcısı oydu. Asla zırh giymezdi ve bu da onları oldukça şaşırtıyordu. Şehirden içeri girdi, cüppesinin kapşonunu açtı ve ona el sallayanlara gülümseyerek karşılık verdi. Napaolis halkı, öğretmenlere çok saygılı ve minnettardı. Onlar için çalışıp, onları eğitmeye çalışan kişiye, asil gibi davranırlardı ve el üstünde tutarlardı. Gördüğü kadarıyla bu hala değişmemişti.

Şehirde, neredeyse tüm savaşçılar silah kullandığı için, bir saniyede yaklaşık beş-altı çekiç sesi duymak olanaklıydı. Birçok demirci dükkanı vardı ve her dükkanda birçok kişi şiddetli bir biçimde demir dövüyorlardı. Burada silahlar, neredeyse sudan ucuzdu. Selamlayacağı insan sayısının azalmayacağını anladığında, adımlarını hızlandırdı ve şehrin meydanına doğru ilerledi. Kralla, mektuplaşarak görüşmüştü ve yanına gitmesine bile gerek yoktu. Gardiyanlar geldiğini haber verirlerdi. Ona bahşedilen eve doğru yürüdü. Yarın başlayacak olan dersler için neler yapacağını düşünmeye başlamıştı bile. "Yıllardır peşinde olduğum amacım, ilkem, düzenim.
Onun için en büyük adımı atmıştım bile…"

Sanora

Sevgiyle Kalın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eleştirilerinizi veya yorumlarınızı lütfen esirgemeyin.